CNN’de yayınlanan bahsi geçen yazıda Muğla iline bağlı Datça için, ‘El değmemiş, doğal engebeli manzarası, her iki tarafı tertemiz koylarla kaplı. Datça yarımadası, Akdeniz’in bu popüler köşesindeki turistik kasabalardan çok uzakta bir dünya hissi veriyor.’ denildi.
CNN Travel’de yayınlanan yazının tamamı:
Türkiye’nin güneybatısında, Ege ve Akdeniz arasında uzanan uzun ve dar burun, çoğunlukla ıssız ve vahşi olup, yakındaki Marmaris ve Bodrum’dan çok farklıdır.
İnşaatla ilgili katı yasalar, Datça’yı büyük ölçekli turizm projelerinden koruyarak, yarımadanın ortasında yer alan ve kendi adını taşıyan küçük liman kentinin kökleri geçmişe dayanmış durumda.
Datça limanı yerel yaşamın merkez üssüdür. Sahil boyunca sade ahşap masa ve sandalyelerle donatılmış balık restoranları sıralanırken, yerel ürünler satan küçük dükkanlar ve modern kafeler, tepelik yerleşim bölgesinde bir aşağı bir yukarı uzanan arka sokakları dolduruyor.
Yamaçlarda, limana bakan turuncu çatılı beyaz evlerin arasından Ege mavisinin parıltıları görülüyor. Günlük yaşamın kaygısız ritmi kitle turizmi tarafından bozulmamaktadır.
Limanın ötesinde yarımadanın etrafına dağılmış dokuz küçük köy bulunmaktadır. Dar sokaklardan geçen yollar, yerel turistik mekanlardan birine ulaşıyor: Karya’nın antik bölgesinde bir zamanlar bir Yunan şehri olan Knidos’un kalıntıları.
Datça’nın en batı ucunda yer alan tarihi alan, mis kokulu çam ormanlarının, yüksek dağların ve meşhur yerel bademlerin hasat edildiği meyve bahçelerinin arasından kıvrılarak geçen bir yolun sonunda yer alıyor.
Yaz aylarında Türk turistler, uzun çakıllı plajı, masmavi denizi ve sıra sıra küçük aile işletmesi restoranlarıyla Palamutbükü gibi büyük koylara akın ediyor.
Yöre halkı günlerini, bir kısmını sadece kendilerinin bildiği, bakir koylardan birinde geçirmeyi tercih ediyor.
Şehir merkezinden arabayla 10 dakika güneye doğru uzanan tarihi taş evleri, kafeleri ve mağazalarıyla Datça’nın eski kentinin dar sokakları neredeyse her zaman kalabalık. Saygıdeğer Türk şairi Can Yücel’in eski yazlık evi ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
NEREDE KALINIR?
Palaia Hotel, geleneksel Datça mimarisi ve kültürüne modern bir yorum.
Datça ilçesinin Sevgi Yolu olarak da bilinen sahil kenarındaki tahta kaldırımda yürüdükten sonra, yarımadanın en yeni konaklama yerlerinden biri, inşaat sırasında keşfedilen antik hamam kalıntılarının yanında karşınıza çıkıyor.
Yerel taş cepheli, havadar minimal odalara ve çağdaş Ege yemekleri sunan bir restorana sahip iki katlı evlerden oluşan Palaia Hotel, geleneksel Datça mimarisi ve kültürünün modern ve sürdürülebilir bir yorumu olarak kendini tanıtıyor.
Palaia’nın sahibi İsmet Tekinalp, “2000 yılından beri bu yarımadaya aşığım ve bu mülkü bulduğumda çevreyle uyumlu, huzurlu bir yer yaratmak istediğimi biliyordum. Datça’nın en kıymetli şeylerinden biri havasının kalitesidir, her gün bu saf oksijeni içerek uyanıyorum.” diyor.
TÜRKİYE’NİN GİZLİ DAĞ HARİKALAR DİYARI
“Buraya gelenlerin Knidos’un antik kalıntılarını görmeleri, Hayıtbükü gibi güzel koyları keşfetmeleri, Datça’nın muhteşem yerel badem ve çam balını tatmaları ve şubat ayında her yıl düzenlenen Badem Çiçeği Festivali’ne katılmaları gerektiğini düşünüyorum.”
Datça’nın eski kentinin ortasında, bir bahçe içinde yer alan geleneksel taş evlerden oluşan bir koleksiyon, modern bir butik otel olarak hizmet vermektedir. Ultava Evleri’nde yüksek tavanlı, küçük şık dokunuşlara sahip dört oda ve yemyeşil bahçeye bakan teraslar bulunuyor.
Datça ilçesinin biraz uzağında, küçük Cumalı köyünde, Gocakapı’nın daha da sessiz bir kaçış arayan ziyaretçileri, Datça’nın dağlık manzarasının ortasında, zeytin ağaçları ve badem ağaçlarıyla çevrili, ev hissi veren geleneksel taş evlerde konaklayabilirler.
YEREL LEZZETLER
Türkiye’nin Küçük Asya bölgesindeki antik Karia’da bir Yunan şehri olan ve şu anda Gökova Körfezi olarak bilinen Datça yarımadasında yer alan Knidos’tan muhteşem manzaralar.
Datça’nın sokakları restoran ve kafelerle dolu.
Datça şehir merkezinde Pehlivan ve Datça Köy Ürünleri gibi mağazalarda yöresel bademin akla gelebilecek her şekli satılıyor. Raflardaki raflarda çiğ, kavrulmuş, beyazlatılmış, kabuğunda veya badem ezmesi, un, badem ezmesi, helva ve yağ olarak satılan paketli kuruyemişler stoklanıyor.
Meşhur Datça Badem Kurabeyicisi’nde taze pişmiş bademli kurabiye kokusu sokağı dolduruyor. Cam vitrinde sade bademlerden çikolata, yeşil elma ve cevizle doldurulmuş veya ahududu veya frenk üzümü ile doldurulmuş kurabiyelere kadar her şey var.
Çam ve badem çiçeğinden yapılanlar da dahil olmak üzere yerel ballarda uzmanlaşan Kaya Balları’nda popüler yerel spesiyal bal badem (ballı badem) satılıyor. Bal badem, keçi sütünden yapılan yöresel kalın dondurmanın muhteşem bir malzemesidir. Datça’nın tarihi merkezinde küçük bir dükkân olan Tekin Usta en iyi hizmeti veriyor.
TÜRKİYE’NİN EGE KIYILARININ GİZLİ TARAFI
Dünyanın en eski şarap üretim bölgelerinden birinde yer alan Datça, aynı zamanda keşfedilmeye değer küçük bir şarap coğrafyasına da sahiptir. İşleyici ailesi tarafından 2011 yılında kurulan Datça Bağ ve Şaraphanesi’nde şarap tadımlarının yanı sıra, adaçayı soslu peynirli tortellini veya kuzu kavurmalı pizza gibi klasikleriyle mükemmel uyum sağlayan İtalyan yemeklerinden oluşan bir menü de sunuluyor.
Kasabanın batısında, arabayla yaklaşık 30 dakika uzaklıktaki küçük Yaka köyünde, pek çok ziyaretçi, Yakamengen’e ikinci kez bakmadan geçiyor. Ancak restore edilen bu küçük zeytin değirmeninde yöre halkı, yemeklerin ağırlıklı olarak endemik bitki, sebze ve deniz ürünlerinden oluştuğu eşsiz bir restoran yaratmış.
UKKSA (Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi) ve heykel bahçesinin hemen karşısında, birkaç adım ötede Hestia , dünyanın dört bir yanından gelen mantılara odaklanıyor. Yakınlardaki kardeş şubesi Hestia Mey’de de mantıların yanı sıra kabak çiçeği dolması, kızarmış ve doğranmış ciğer gibi klasik meyhane yemekleri de servis ediliyor.
Knidia Eko Çiftliği Datça’nın en iyi korunan sırlarından biridir.
TANGO VE HUZUR
Yarımadanın batı ucunda, huzurlu ormanların arasından geçen gelişmemiş bir yolun aşağısında yer alan Knidia Eko Çiftliği, Datça’nın en iyi korunan sırlarından biri; doğanın huzurunu gerçekten derinlemesine keşfedebileceğiniz bir yer.
2000 yılında İstanbul’un kentsel kaosundan uzaklaşıp çiftçi olan Ali Somer tarafından kurulan 12 dönümlük çiftlik, bağ ve meyve bahçeleri, 2007 yılında dört ahşap kulübesi ve dört taş evinde misafirlerini ağırlamaya başladı. Yemeklerin neredeyse tamamı bölgede yetişen malzemelerden yapılıyor. Knidia bahçesinde ve odun ateşinde hazırlandı. Yakındaki Değirmenbükü plajı ise tam bir huzur cenneti.
Somer, “Buradaki en değerli şeylerden birinin huzur olduğunu düşünüyorum” diyor. “Gece gökyüzü saftır, burada yapay ses veya ışık yoktur, yalnızca doğanın ve rüzgârın sesleri vardır. Datça, Türkiye’de yüzyıllardır bozulmayan bir Ege manzarasıyla karşılaşabileceğiniz ender yerlerden biri.”
TÜRKİYE’DE MODERN BİR ŞEHİR, EFSANEVİ BİR ALANIN YANINDA YER ALIYOR
“Koruyucu yasalar burada yıllardır iyi işledi ve engebeli arazi de inşaat açısından ilerlemeyi engelledi. Umarım böyle devam eder, korunmaya devam edilir, insanlar bu kanunlara uyar, hiçbir şey bozulmaz” dedi.
Alman dans partneri Axel Korf’la birlikte Tango Kairos tango okulunu yöneten Ayça Boylu da Datça’da daha sakin bir yaşam arayışında.
“Datça’ya taşınan birçok insan aynı hikâyeyi paylaşıyor” diyor. “Çok çalıştılar ve kariyerlerinde bazı şeyleri değiştirmeleri, yavaşlamaları gereken bir noktaya geldiler.”
Boylu ve Korf, uzun yıllara dayanan ulusal ve uluslararası tecrübesiyle ders ve etkinliklere ev sahipliği yapıyor, gösterilerde yer alıyor.
Boylu, “Datça bir yarımada ama daha çok adaya benziyor, çok izoleyiz ve kendi yaşam tarzımız var” diyor. “Acelen varsa Datça’ya gitmemelisin diyorlar, çünkü burada insanlar rahat. Sahibi plajda olduğu için çoğu zaman kapalı olan mağazalarla karşılaşırsınız ve bu tamamen kabul edilebilir bir durumdur.”
patronlardunyasi.com
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZIN