“Türkiye, Atatürk’ün Sayesinde Çok Güçlü”

Bu yıl “Şehir ve Kitap” ana temasıyla kapılarını açan 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda birçok muharririn imza günü gerçekleştirilirken çok sayıda yazarda söyleşileriyle okurlarıyla buluşuyor. Bu kapsamda Türk dostu ve Atatürk aşığı olarak bilinen Fransız müzisyen ve muharrir Loulou Dedola, “Şehirlere Üniversal Bakış” başlıklı söyleşide, okurları ve hayranlarıyla buluştu. Karamürsel Alp Salonu’ndaki söyleşide sempatik halleriyle hayranlarının sevgisini kazanan Loulou Dedola, “Türkler çok misafirperver, bu övgüyü hak ediyorsunuz. Dünyanın birçok ülkesini gezdim. Türkler çok kitap okuyor. Okuyan milletler güçlü olur. Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyorum ve her yerde onun fikirlerini ve niyetlerini anlatıyorum” diye konuştu.

“ÜLKEMDE BU TÜRLÜ AKTİFLİĞİN YAPILMASI ÇOK ZOR”

Atatürk’ün gençlere değer verdiğini ve onların ülkesinin umudu olarak gördüğünü belirten Dedola, “Kocaeli Kitap Fuarı’na bilhassa çocukların, gençlerin ve bayanların çok fazla ilgi gösterdiğini gördüm. Kendi ülkemde bu tıp aktifliğin yapılması çok sıkıntı. Kocaeli Kütüphanesi beni etkiledi, şaşırttı” dedi.

“KİTAP, BARIŞ DEMEKTİR”

Konuşmasına devam eden Dedola, “Türkiye güçlü bir ülke ve bu duruma Atatürk’ün sayesinde geldi. Türkiye’deki üzere insanların kitap okuduğunu ve kültürlü olduğunu öbür yerlerde görmedim. Ne kadar çok kitap olursa, o kadar çok barış olur” değerlendirmesinde bulundu.

“BARIŞ, MUSTAMA KEMAL’İN VASİYETİ”

Türkiye’nin etrafının çok karışık olduğunu ve savaşların bir türlü dinmediğini lisana getiren Dedola, “Filistin-İsrail, Ukrayna-Rusya, Irak, Suriye, her yerde sorun ve savaş var. Türkiye’de ise huzur ve barış hâkim. Bu barışın Mustafa kemalin vasiyeti olduğunu görmek lazım. Ülkenizdeki barışışı koruyun lütfen. Tarihinizi bilerek güçlü olmalısınız” biçiminde konuştu.

“NASIL ATATÜRKÇÜ OLDUM”

“Atatürk’e nasıl ilgi duydunuz?” formunda bir soru alan Fransız müzisyen Loulou Dedola şu yanıtı verdi; “Haksızlığa karşı çıkıyorsanız ve siz buna karşı geliyorsanız, engellemeye çalışıyorsanız, siz Kemalist’sinizdir. Şayet laik iseniz siz Kemalist’siniz. Karar vermeden evvel bilimle düşünüyorsanız, siz Mustafa Kemal’in tarafındasınız demektir. Yazdığım kitaplarımda daima onu düşünüyorum. Gittiğim birçok ülkede Atatürk’ü anlatıyorum. Esasen herkes tanıyor ve biliyor.”

“TÜRKLERİN KÜLTÜRÜ VE YEMEKLERİNİ BEĞENİYORUM”

Türklerin kültürünü, misafirperverliğini ve yemeklerini çok sevdiğini anlatan Dedola, “Hemen çabucak bütün dünya ülkelerinde yemekler yedim. Her yerde hoş yemek yiyebilirsiniz fakat kimi ülkeler var ki en hoş yemeği o ülkelerde yiyebilirsiniz. Türk yemekleri çok hoş. Bilhassa et yemeklerini ve döneri çok beğeniyorum. Türklerin inanılmaz yemekleri var” tabirlerini kullandı. Dedola konuşmasının son kısmında, hiçbir sanatı birbirinden ayırmadığını, müzik ile edebiyatın, sinema ile mimarinin arkadaş, bütün sanat kollarının ise kardeş olduğunu kelamlarına ekledi.

HAN: İSLAM BİZDEN DAVACI OLACAKTIR

13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluşan müellif Dr. Yavuz Han, “Köşedeki Hayat-Kocaeli Medya Tarihi” bahisli söyleşi gerçekleştirdi.  Toplumda ahlaki pahaların giderek azaldığını belirten Yavuz Han, “Ahlakı olmayanın dini de olmaz. Ahlaki bir olgunluğa erişme eforu yoksa o insanın dindar olduğunu söyleyemeyiz. Dinle alakası olmayan toplumlarda ahlaki bahiste hassasiyet olabiliyor. Bunlar da ‘bizim dine muhtaçlığımız yok’ diyebiliyor. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur” diye konuştu.

“HZ. MUHAMMED’İN AHLAKINI ÖRNEK ALMALIYIZ”

Hz. Muhammed’in, kız çocuklarının canlı diri toprağa gömüldüğü, bayanların yok sayıldığı, develerin daha kıymetli olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği ve insanların hiçbir ahlaki bedelinin olmadığı bir devirde peygamber olarak geldiğini anlatan Han, şöyle devam etti; “İslam, bu toplumu düzeltmek için geldi. Hz. Peygamber, “Ben hoş ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” der. Bu hususta çok ayet var. Allah, ‘söylediklerimi yapın, yeterli insan olun’ der. Hz. Muhammed, Peygamber olmadan da ahlaklıydı. Palavra söylemezdi, doğrucuydu. Ona, ‘Muhammed-ül Emin’ dediler. Sağlam bir insandı. Hz. Peygamber’in hayatında örnekler vardı. ‘Bizi kandıran bizden değildir’ diyerek, hile yapmayı ve palavra söylemeyi yasaklamıştır. Ahlaklı olmayı tavsiye etmiştir” dedi.

“KALKINMANIN TEMELİNDE İŞ AHLAKI YATIYOR”

KSalih amelin çok namaz kılmak, çok oruç tutmak olmadığını, yetimin başını okşamanın, muhtaçlık sahipler çok hoş ve Allah’ın en sevdiği amellerden olduğunu belirten Han, “Söz ile değil de İslam’ı hoş bir formda yaşayarak anlatmak daha etkili olur. Ahmet Yesevi ve erenleri bu türlü yapmış. Biçime takılmamak lazım. Bu hoşlukları unuttuk. İslam bizden davacı olacaktır. Yaşantımızda, iş hayatımızda, ticaretimizde, komşuluk bağlantılarımızda örnek olmalıyız. Ahilik ahlaktır. Ahlaklı olmayan insan ticaret yapamaz. Kalkınmanın temelinde iş ahlakı yatıyor” diye konuştu. 

“HERKES BİR GÜN ENGELLİ OLABİLİR”

Karamürsel Alp Salonu’nda “Toplumun Engelliye Bakış Açısı ve Empati” bahisli söyleşisi gerçekleştiren Yasemin Temel Çiftçi ise engellilerin yaşadığı meselelere değindi, tahlil tekliflerinde bulundu.

Engellilik doğuştan gelen özellik olmasına karşın her an insanın başına gelebilecek bir şey olduğunu belirten Çiftçi, “Ülkemizde engelli sayısı çok fazla. En fazla akraba evliliği, trafik kazalarının ağır yalanması, işyerlerinde gereğince alınamayan güvenlik tedbirler, savaşlar, sarsıntılarla beşerler engelli olabiliyor” dedi.

“ENGELLİ GÖRDÜĞÜMÜZDE EMPATİ YAPALIM”

Engellilerin hayata tutunmasının, toplumun kendilerine bakış açısıyla ilgili olduğunu söz eden Çiftçi, “Engelli gördüğümüzde empati kurmalıyız. Engelliler, kurban yahut acınacak, müthiş ve acayip birileri değil. Ailelerin, mesleklerinin önünde bir mani olarak görülmemelidir. Ailemiz ve toplumumuz kültürümüzü geliştirirse, gençlerimiz de kendini geliştirir. Beşerler, tekerlekli sandalyede birini gördüğünde onu zihinsel engelli olduğunu düşünüyor. Bu önyargılara ve toplumun yanlış bakış açısına karşı sesimizi duyurmalıyız” biçiminde konuştu.

“TOPLUMA KAZANDIRMALIYIZ”

Erkeğiyle kadınıyla zenginiyle yoksuluyla engellisiyle sağlıklısıyla herkesin toplumun bir modülü olduğunu vurgulayan Çiftçi, şunları kaydetti; “Farklılıklarla yaşamak zenginliktir. Bir ortada yaşamayı mutluluğa çevirmeliyiz. Engelliler de bu toplumun bir kesimi olarak görmek zorundayız. Onları topluma kazandırmalıyız. Tenkitleri bir kınama olarak görmemeliyiz. ‘Bedensel olarak öbürleri da benim üzere yaşama talihini elde edebilmeli’ diyerek empati kurmalıyız. Yarın biz de engelli bir birey olabiliriz” dedi. Araştırmacı-yazar Alptekin Dursunoğlu, Karamürsel Alp Salonu’nda “Kayıp Direniş: Filistin” bahisli söyleşisinde, Filistin-İsrail ortasında savaşın tarihî kronolojisini ele aldı.  Son olarak Aydili Sanat Derneği üyelerinden oluşan şairlerin okuduğu birbirinden hoş şiirler, sanatseverler tarafından beğeni ile takip edildi.

GELENEK VE GELECEK

Siyaset bilimci, şair ve yazar Savaş Barkçin de Selim Sırrı Paşa Salonu’nda okuyucularıyla buluştu. ‘Gelenek ve Gelecek’ bahisli söyleşisinde Barkçin, “Önce kendin düzeleceksin alemi düzelteceksin. Millete parmak uzatarak bir şey söylenmez. Düzelme kendinden başlar. Herkes kendi açığını kendi giderecek. Okullara son teknoloji araçlar alınıyor. Bir gerçek var. Alınan teknolojik araçlar iş yapmaz. Beşerler araçları kullanarak iş yapar” tabirini kullandı. 

“OTURDUĞUMUZ YERDEN FİLİSTİN KURTULMAZ”

Barkçin konuşmasını devamında İsrafil-Filistin savaşına değindi. Barkçin, “Bunun bugün bir örneğini görüyoruz. Sen burada güçlü olamadığın için Filistin o halde bunu anlayamıyorlar. Filistin’i Filistinliler kurtaramazlar. Onlar orada esirler. Filistin’in bu durumda olması ahlaki seviyelerinin dehşetli düzeylerde olmasıdır. Burada adam olursan Filistin kurtulur. Haklı bir davayı goy goy haline getirilemez. Sen kendine gelmezsen Filistin kurtulamaz. Bilgi bakımından çok eksiğiz. Adap bilmiyoruz. Oturduğumuz yerden slogan atarak, şiir okuyarak bir ülkenin kurtulmasını bekliyoruz. Burada bir sorun var. Oturduğun yerden hiçbir şey kurtaramazsın. Bu kolaya kaçmaktır. Sarsıntı halinde birleşiyoruz. Trafikte birbirimizi yiyoruz. Buradaki sorun kişiliksizlik sorunu. Kendi içlerinde hengameli olan beşerler kavgalarını bitiremediği için kavgalarını dışarıya yansıtırlar. Hayatınızı boş geçirmeyin. Bizim insanlara bakışımız dertli. İnsanlığa bu vakitte nefer olarak bakıyoruz. Birinci öğrenmemiz gereken insanın bedelli olduğunu bilmektir” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı